Cumhuriyet tarihinin en büyük kitlesel eylemlerinden biri olan Gezi Parkı direnişinin 11. yıldönümü ve gezi eylemlerin de yaşamını yitirenlerin anısına bazı şehirlerde basın açıklamaları gerçekleştirildi.

İstanbul, Ankara, Antakya gibi süreci derinden yaşayan kentlerde meydanlarda toplanıp,gezinin önemi vurgulanırken, bizzat eylemlerde yer almayan, sosyal medya ve anaakım medyadan takip edilip, sakin şekilde geçen yürüyüşlerle sürecin desteklendiği şehirlerde ise sessizlik hakimdi.... 

Tekirdağ'da da genelde  TMMOB konuyla ilgili basın açıklaması yaparken bu yıl, TMMOB İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Cemal Polat'ın da rahatsızlığı nedeniyle kimse ilgilenmemiş....  Gezi Direnişinin 11. yıldönümünde  Tekirdağ, sessizliğe gömüldü denebilir....


Fakat, süreci, yaşananları, oluşturulan algıyı, kötülüğü, süreç içerisindeki birliği unutmamak gerekli..Geçtiğimiz yıllarda ve 31 Mayıs 2023'te geziye ilişkin kaleme aldığım notlarda da belirttiğim gibi; üniversitede, 4 yıl boyunca medyanın, toplum üzerinde nasıl algılar oluşturduğunu işlerken, bir gece de o algının nasıl “Oluşturulduğuna” canlı canlı şahit olduk... 4 yılda anlatılıp, öğretilmeye çalışılan şeyi, bir gecede yaşadık, gördük... 
Ağaçların kesilerek, gezi parkının yok edilmemesine karşı başlayan mücadele, uygulanan orantısız müdahaleye, şiddete, baskıya, halkının sesini duymayanlara yeter diyen sağcısı, solcusu, radikal İslamcısı, ülkücüsü, ulusalcısı ile çoğaldı.
 Onları bir araya getiren ne bir ideolaji ne de bir liderdi…Anayasal hakları çerçevesinde, silahsız şekilde gezi parkında eylem yapan vatandaşlara uygulanan orantısız müdahale ve şiddetti.

Cumhuriyet tarihi boyunca asla bir araya gelmeyenler, birbirinden farklı binlerce kişi omuz omuza oldu… Tanımadıkları ve ayrıştırıldıkları insanlarla ortak payda da bir araya gelip, başka bir pencereden bakmaya başladıkları dönüm noktalarından birini yaşadı.... Ekmeğini paylaşıp, birbirlerinin canlarını, haklarını korumaya çalıştı, iftiraya uğrayıp, şiddet gördü, haksız yere saldırıya uğradı, yargılandı, yaralandı, öldürüldü.... Esnaflar dükkanlarını, eczacılar eczanesini, orada evi olanlar evlerini, oteller lobilerini açtı  avukatlar, sağlıkçılar gönüllü olarak destek verdi... Evlerin içlerine kadar biber gazı atan,  çocuk, yaşlı demeden restoranlara metrolara biber gazı, gaz bombaları atan, en temel hakları kapsamında düşüncesini söyleyen vatandaşlara şiddet uygulayıp, taksimi cehennem alanına çeviren bazı polislere karşı sokaklarda; "Fetönün piçleri yıldıramaz bizleri" sözleri yankılandı...
Birkaç yıl sonra o talimatları verenlerin ve uygulayanların ise fetöcü olduğu ispatlandı.

Dönemin İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı olan ve  hakkında "FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan dosyası bulunan Ramazan Emekli, "göstericilere ait çadırları yakmaları için zabıtalara talimat verdiği" gerekçesiyle yargılandığı davada  "görevi kötüye kullanmak ve genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması" suçlarından 10 ay hapis cezasına çarptırıldı.

İnsanlık dışı talimatlara uymayıp, yapılan zulmü görüp, görevinden ayrılan  emniyet teşkilatının onurlu mensupları, camide içki içildi denildiğinde "ben camide içki içen görmedim, din adamıyım yalan söyleyemem" diyen müezzin Fuat Yıldırım,  şiddete, haksızlığa, provokasyona karşı omuz omuza mücadele eden, yaşam tarzı ve düşünceleri birbirinden farklı binlerce insan, duruşlarıyla tarihe iz bıraktı.

Onca kötülüğün, yalanın, iftiranın içinde binlerce kişi, omuz omuza var olmaya çalışırken, kalabalığı kullanmak isteyen provokatörlerle birlikte medya ve yönetenlerin de açıklamalarıyla beraber bambaşka bir tablo çizildi… Hala çizilmeye de devam ediliyor.Bu nedenle olanları unutmamak, hatırlamak ve unutturmamak önemli.