Asrın felaketi olarak tanımlanan depremin 1. yıl dönümünde, yaşam mücadelesi devam ediyor.
Kahramanmaraş merkezli ve 10 ili etkileyen depremin ardından kocaman bir yıl geçti. Deprem bölgesindeki yurttaş ise sorunlar ve çaresizlik içerisinde yaşamaya devam etmeye çalışıyor.
Henüz kaldırılmayan enkazlar, güvenlik önlemleri alınmadan yapılan yıkım çalışmaları, asbest tehlikesi, mutlak tarım alanlarına yığılan molozlar, çadırlarda, konteynerlerda süren yaşamlar, temel ihtiyaçlara erişimde çekilen zorluklar, bölgenin en temel sorunları arasında...
Sağlam okul binalarında kaymakamlık gibi çeşitli resmi kurumların faaliyet göstermesi, öğrencilerin ise konteynerlerda eğitim görmeye çalışması, önceliğin ne olduğu ve mevcut zihniyeti gözler önüne seren detaylardan sadece bir tanesi....
Öte yandan Cumhurbaşkan'ı Erdoğan'ın, AK Parti'nin Hatay İlçe Belediye Başkan Adayları Tanıtım Toplantısı'nda yaptığı konuşmada;"Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay'a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı, mahzun kaldı" sözleri de bilinen bir durumun,açıkça dile getirilmesiydi...
Cehennemi yaşayan ve hala yok olmuş bir şehirde yaşam mücadelesi veren yurttaşın, siyasi malzeme olarak görülmesi, devletin kapsayıcılığının ve temel görevlerinin siyasi çıkarlar gözetilerek yapıldığının canlı bir örneği...
Depremde ki koordinasyonsuzluk ve sürecin etkin yönetilememesi ile birlikte kimsesiz kalan, kendi imkanlarıyla enkazdan çıkan, yakınlarını kurtarmaya, cenazelerine ulaşmaya çalışan, çocuğum için bisküvi çalmak zorundaydım diye ağlayan vatandaş, depremden aylar sonra da sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dediği gibi "garip kaldı" kimsesiz bırakıldı.
Şehirleri planlaması gereken, imar planlarını düzenleyen, binaların yapımını denetleyen, izin veren devletin temsilcileri, işlerini iyi yapmadığı için şehirler yok olurken; sonrasını da koordine edemeyenler, vatandaşı yalnız bırakanlar, devletin gerçek anlamından uzak, hizmetkar olmak istediklerini dile getiriyorlar.
Sosyal devlet anlayışı ile yönetilen, güçlü ve başarılı ülkelerde, vatandaşın yaşamı öncelikliyken,kent planlamaları, kriz yönetimi ve sonrası gibi süreçler liyakatli ekipler tarafından, vatandaş odaklı yürütülürken, ne yazık ki canım ülkemde bunu görmek bir hayal. Uğrunda mücadeleler verilmiş, Gazi Mustafa Kemal'in hasta yatağındayken dahi düşündüğü, medeniyetler beşiği Hatay, ve kıymetli birçok ilimiz çaresizliğe, kimsesizliğe bırakılmamalı. Özellikle bilimsel olarak tespit edilebilen ve gerekli önlemler ve planlamalarla deprem gibi afetlerin neredeyse hasar alınmadan atlatılabileceği bir gerçeklikten uzak kalınmamalı...