Yoğun sanayi atıklarının kontrolsüzce boşaltıldığı Ergene Nehri, zehir saçmaya devam ediyor. Nehirdeki balıktan Ergene Havzası’nda yetişen tarımsal ürünlerle sofralara kadar zehir geldiğini söyleyen uzmanlar, acil önlem çağrılarını her fırsatta yeniliyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2020 yılında AK Parti Tekirdağ 7. Olağan İl Kongresi’nde,  Ergene Nehri’nin temizliğine ilişkin yapılan çalışmalardan bahsederek, Ergene Nehri’nin artık temiz aktığını belirtmişti... Ne yazık ki 2024 yılına gelindiğinde bölgenin en büyük tehlikelerinden biri hala Ergene’nin kirliliği... 
Bölgedeki kanser vakalarının artışında en önemli etkenler arasında gösterilen Ergene Nehri’ndeki kirliliğe dikkati çekmeye çalışan uzmanlar, sivil toplum kuruluşları ve meslek örgütleri çağrılarını art arda sıralayarak, eylemler düzenliyor.
Geçtiğimiz günlerde de LÖSEV, farkındalık eylemi gerçekleştirerek “ölmek istemiyoruz” dedi. 
İstanbul, Ankara, İzmir gibi farklı illerden gelen  hasta yakınları, bölge halkı, siyah akan nehrin etrafında toplandı. Taleplerini dile getirerek, “kan-ser olmak, ölmek istemiyoruz” dedi.
Talepler dile getirilse de sesi duyan var mı?
Bazı tesisler, devlet kurumlarının denetimlerini önemsemezken,  tesisleri yönetmeliklere, kanunlara uygun işletmeyerek, çevreye zarar verirken, bazen de  idari kurumlar, yönetmeliklere ve hukuka uygun olmayan kararlara imza atabiliyor.
Şehirde var olan 14 Organize Sanayi Bölgesi’nin tamamı dolmamasına rağmen, birinci sınıf tarım topraklarına plastik ihtisas organize sanayi bölgesi  yapılması planlanırken, projeyle ilgili Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından verilen  projeye ÇED olumlu kararı  bu duruma ilişkin örneklerden biri olabilir.
Bakanlar Kurulu kararı ile Tekirdağ ili Saray Ovası büyük ova koruma alanı içerisinde bulunan ve mutlak tarım alanı olan bir yere, Bakanlık tarafından ÇED  olumlu kararı verilmesi ve mahkemenin  iptal kararındaki gerekçeler, birçok şeyi gözler önüne seriyor...
Söz konusu iptal kararında yer alan gerekçelerde;
• ÇED Raporu içeriğinde inşaat ve işletme aşamasında foseptik ve/veya arıtma tesisi hesaplamalarının bulunmadığı,
• planların ve detay çizimlerin bulunmadığı,
• arıtma tesisinden çıkan atıksuların nereye deşarj edileceği veya nerede kullanılacağı belirtilmediği,
• arıtma çamurlarının bertarafı ile ilgili bilgi verilmediği,
• kanalizasyon sisteminin nihai deşarjı ile ilgili bilginin de bulunmadığı,
• dolayısıyla sıvı atıkların bertaraf yöntemleri ve deşarj edileceği ortamlar ile ilgili eksik işlem yapıldığından yeraltı sularına olumsuz bir etkisi olacağı, toz sınır değeri 1,44 kg/saat – 1kg/saat aşıldığı için hava kirliliği dağılım modellemesi yapılırken iş makinelerinden kaynaklı meydana gelen toz emisyonunun da toz modellemesine (Hava Kalitesi Dağılım Modellemesine) dahil edilmesi gerektiği yer alıyor.
Birçok eksikliğin yer aldığı projelerin, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından ÇED Olumlu kararı verilmesi, başka bir boyut...
Düzensiz şekilde kurulan tesisler, bu kapsamdaki eksiklikleri tamamlamadan faaliyete geçtiğinde tüm atıkları, kontrolsüzce havaya, nehire, toprağa bırakması durumunda kirlilik her yere sirayet ediyor...
Durumu, vatandaş dile getiriyor, mahke- meler açılan davalarda  gerekçeleri sunarak iptal kararı veriyor, bazen  il müdürlükleri denetimlerini yaparak, cezalar veriyor.. 
Sonuç  ise yine aynı... Burada zincirin çürük halkalarını temizlenmesi gerekiyor.
Çürük halkaların temelini oluşturan zihniyette köklü bir değişim olmadığı müddetçe, halkın sağlığını tehdit ederek, söz konusu topraklarda geri dönüşü olmayan hasarlar verilmeye devam eder. Bu hasarları, yozlaşmayı engelleyecek tek şey, bireysel çıkarlar için her şeyi yok edip, zarar vermeyi normal görüp, kabul eden zihniyetin son bulmasıdır.