DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Tekirdağ Milletvekili Cem Avşar, yaptığı basın açıklamasında, kadına şiddetin ve kadın yoksulluğunun kabul edilemez olduğunu, buna karşı yapısal çözümler üretilmesi gerektiğini belirtti ve çözüm önerilerini sıraladı.
 
 “Anne denilince; toplumun yarısını oluşturan, hayatın her anında olan, tarihi ve kültürel kodlarımızda müstesna bir yere sahip ‘kadın’ bakış açısı zihnimizde canlanır.”, diyen Avşar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu anlayışta; kadın evde hanımdır. Kadın ailede anadır, huzurdur. Kadın sokakta, pazarda, alışverişte önceliklidir. Kadın işte saygındır, üretendir. Kadın zor zamanlarda sığınaktır, danışılandır. Kadının olduğu ortamda edeple konuşulur, edeple kalkılır. Özetle kadın hayatın her anında, her yerinde ve saygı değerdir.”
 
Kadına şiddeti kabul etmediklerini, kadını ötelemeyi reddettiklerini, kadını eve hapsetmeye tahammüllerinin olmadığını, kadının yoksul olamayacağını, kadının ikinci sınıf olmadığını, kadını baskılayan kültürün bize ait olmadığını dile getiren Avşar; “Ancak bunlara maalesef günümüzde sıkça şahit oluyoruz.” şeklinde konuştu.

“KADIN YOKSULLUĞU KAVRAMI TÜREDİ”
 
Avşar, şu değerlendirmelerde bulundu:
 “Son zamanlarda ‘kadın yoksulluğu’ kavramı türedi. Kadın yoksulluğu şu anda toplumumuzdaki en yakıcı sorunlardan biri olarak karşımızda duruyor ve bu yoksulluk sosyal devlet anlayışının sosyal yardım kuyruklarına dönüştüğü bir sistemle aşılmaya çalışılıyor. Emekli maaşı 10 bin TL, asgari ücret 17.002 TL iken açlık sınırının 17.725 TL ve yoksulluk sınırı 57.736 TL olduğunu; öğretmenin, doktorun, polisin, işçinin, kamuda çalışan avukatın, teknisyenin, mühendisin velhasıl tüm çalışanların “emekçi yoksul” olduğu ve yoksulluk sınırının altında çalıştığı ülkemizde kadın yoksulluğu çok daha derin hissedilmektedir. Ancak tartışma sırası bulmamakta ve yapısal bir sorun olarak karşımızda durmaktadır.”

Tekirdağ’da “canlar yaşasın” eylemi Tekirdağ’da “canlar yaşasın” eylemi

“Kadın yoksulluğu; ev içi ölçülemeyen emekte, eşit işe eşit ücret vermeyen politikalarda, %32,1 ile geniş tanımlı kadın işsizliğinde, çoğu branşlarda tercih dışı kalmada, cinsiyetçi yaklaşımlarda, erkeklere göre %24 daha az kazanmada, güvencesiz ve geçici işlerde kendini tüm varlığıyla göstermektedir.”, diyen Avşar, şunları kaydetti:
 “Bu durum aslında 1995 Dünya Kadın Konferansı’nda ‘yoksulluğun kadınlaşması’ olarak literatüre geçmiştir. Tenceresi kaynamayan kadının olduğu bir toplumda huzur ve esenlik mümkün değildir. Çözüm üretilmelidir. Zira tenceresi kaynamayan, çocuğunu yeterince besleyemeyen, bireysel bakımı için hijyen ürünlerine erişemeyen, yoksulluğun çıkmazını kimi zaman cinnet haliyle canıyla ödeyen, eğitim, sağlık, barınma gibi temel hizmetlerin yoksulluk bariyerine takılan kadınların olduğu bir toplumda huzur ve esenlik beklemek mümkün değildir. Dolayısıyla kadın yoksulluğunu ancak kültürel ve sosyolojik bir dönüşümünle aşmak mümkündür.”

Avşar çözüm önerilerini ise şöyle sıraladı:   “Annelik hakkı sebebiyle kadınların ekonomik güvencelerinin sağlanması, yoksulluk sarmalındaki kadınlara ek gelir imkanları sunulması, iş hayatında kadını erkekten geri bırakmayacak insan kaynakları politikalarının geliştirilmesi, kadın olmaktan kaynaklı özel durumları azami derecede dikkat alarak pozitif ayrımcılık sağlanması, toplumsal eşitsizliklere çok boyutlu bir yaklaşımla sosyal ve ekonomik kaynaklara erişimdeki eşitsizliklerin yeniden değerlendirilmesi, aile içi bakım, cinsiyet eşitsizliği, iş gücüne katılım düşüklüğü, kayıt dışı istihdam, adaletsiz ücret politikaları, ayrımcılık ve eğitim eksikliği gibi konularda hassasiyet gösterilmesi gerekiyor.” 
Avşar, kadının yoksul olmadığı, insan onuruna yakışır bir yaşamın olduğu, toplumsal huzurun ve refahın sağlandığı bir ülkede ve demokrasi de Anneler Günü’nün kutlanacağı nice günler diledi.

Kaynak: Haber Merkezi