Aile Sağlığı Merkezi’nin ilk adımı atıldı Aile Sağlığı Merkezi’nin ilk adımı atıldı

ERGENE’DEKİ AĞIR METALLAR KANSERE NEDEN OLUYOR
Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) Tıp Fakültesi Tıp Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Burcu Tokuç, Trakya Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Gökmen Yüce’ye, Ergene Havzası’nda evsel ve endüstriyel arıtma tesislerinin yetersizliği ve kaçak deşarjlar nedeniyle uygun arıtma yapılmadan birçok kimyasal maddenin Ergene Nehri’ne deşarj edildiğini söyledi.
Bu nedenle hem çevre hem de insanların uzun yıllardır ciddi tehdit altında bulunduğunu anlatan Tokuç, “Bölgede yapılan çok sayıda çalışmada yüzeyel sularda, içme suyunda, toprakta, havada, bitkilerde, hayvanlarda ve insanlarda ağır metal konsantrasyonları yüksek bulundu” dedi.
Prof. Dr. Tokuç, Ergene Havzası’nda yapılan toprak analizlerinde kadmiyum ve nikelin tarım için izin verilen değerin üzerinde çıktığını aktardı. 
İÇME SULARINDA YÜKSEK MİKTARDA ARSENİK ÇIKTI
Bölgede yetişen çeltikte 1999 yılında çinko, demir, mangan ağır metalleri yüksek bulunurken, 2011 yılında yapılan bir çalışmada Cd, Ni, Fe, kobalt, krom, bakırın da yüksek çıktığını vurgulayan Tokuç, şöyle devam etti:
“Ergene Nehri’nden etkilenen bölgelerdeki 25 köyde yapılan içme suyu analizlerinde bor, sodyum, arsenik (As), selenyum (Se), Cr, Mn, Fe oranları izin verilen değerlerin üzerinde çıktı.  Ağır metaller çeşitli sanayi ürünlerinin imalatında hammadde olarak veya kimyasal işlemlerde katalizör olarak kullanılıyor. En sık karşılaşılan ağır metal kirliliği kurşun, arsenik, krom, kadmiyum, çinko, bakır, baryum ve nikelden kaynaklanıyor. Ağır metaller insan vücuduna solunum, deri ile temasla olabildiği gibi besin zinciri yoluyla da alınabiliyor ve fazla alımda vücutta bir metal yükü oluşturuyor. Ağır metallerin bir kısmı insan vücudunda metabolik faaliyetler için gerekli olmakla birlikte yüksek konsantrasyonlarda lipit veya protein yapılarına bağlanarak vücutta birikiyor ve sağlık için olumsuz etkiler ortaya çıkarabiliyor.” 
AĞIR METALLER KANSERE NEDEN OLUYOR
Tokuç, ağır metallerin olumsuz etkilerinin, her metalin özelliğine göre değişiklik göstermesine karşın, tamamına yakınının birden fazla organ ve sistemi etkilediğini dile getirdi. 
Ağır metallerin kemiklere ve sinir sistemine de zarar verdiğini vurgulayan Tokuç, şunları kaydetti:
“Önemli enzim gruplarının fonksiyonlarını bloke ediyor ve kansere neden oluyor. Yapılan kimi çalışmalar, ağır metallere maruz kalan insanlarda ruhsal ve nörolojik etkilere bağlı davranış bozuklukları, nörotransmiter üretimi ve bunların fonksiyonunda düzensizliklerin ortaya çıktığını da gösterdi. Arsenik, karaciğerin büyümesine, kansızlığa, deride kahverengi lekelere neden olabildiği gibi, yüksek miktarlarda kemik ve solunum sistemi kanserlerine de yol açıyor. Kadmiyum, kemik erimesi ve diş hastalıklarının yanında, kronik maruziyetinde akciğer ve prostat kanserine neden olabiliyor. Çinkonun, mukozal yüzeylerde tahrişe neden olması sonucu gastrointestinal sistemde ülsere, akciğerlerde ödeme neden olması yanında, hayvan deneylerinde kanserojen olduğu da tespit edilmiştir. Bakır, saç, deri, kemik vb. için temel yapı taşı olmasına rağmen yüksek miktarda maruziyet ya da kronik maruziyeti büyüme ve gelişmenin yavaşlamasına ve beyin hasarlarına neden oluyor. Mangan, mitokondriyal bozulmada ve merkezi sinir sistemi hücrelerinin ölümünde önemli bir rol oynamakta ve yüksek konsantrasyonlarda, Alzheimer hastalığına yol açabilmektedir. Nikel yüksek miktarda alımı ishal, kusma, nefes darlığı, karaciğer ve böbreklerde hasarlar oluşturabileceği gibi kronik nikel zehirlenmesine bağlı olarak alerjik reaksiyonlarda ortaya çıkabilmektedir.”
KANSERLERİN YÜZDE 80’İ ÇEVRESEL ETKİLERDEN
Prof. Dr. Tokuç, bütün bu etkilere rağmen ağır metallerin endüstride yoğun biçimde kullanıldığını ve endüstriyel atıklardan canlılara ulaştığını dile getirdi. 
Bedenin ağır metallerle mücadelesine yardım etmenin tek yolunun vücuttan ağır metallerin uzaklaştırılması ve tekrar maruz kalma ihtimalini ortadan kaldırılması olduğunun altını çizen Tokuç, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tüm kanserlerin %80'inin doğrudan veya dolaylı olarak çevresel faktörlerden kaynaklandığını belirtmektedir. Değişik ülkelerde yapılan kimi çalışmalarla da bu etkiler gösterilmiştir. İspanya’da yapılan bir çalışmada toprakta ağır metal konsantrasyonları ile sindirim sistemi tümörlerine bağlı ölümler arasında anlamlı pozitif bir ilişki bulunurken, Çin’de yapılan bir çalışmada, kanda ve idrarda ağır metal konsantrasyonları arttıkça, kanser ölümlerinin arttığı ortaya konmuştur. Ergene Nehri bölgesinde yapılan bir çalışmada, böbrek, ürotelyal ve prostat tümörlü olguların tırnaklarından alınan örneklerde ağır metal düzeyleri değerlendirilmiş ve bahsedilen tümörlerden birinin bulunduğu tüm vakalarda Cd düzeylerinin yüksek olduğu, böbrek ve ürotelyal tümörleri olan vakalarda ise Cu, Zn ve Pb düzeylerinin yüksek olduğunu gösterilmiştir.”
TÜMÖRLÜ VAKALARDA İLGİNÇ SONUÇLAR
Prof. Dr. Tokuç, aynı bölgeyi kapsayan başka bir çalışmadan da örnek vererek, şu ifadeleri kullandı: 
“Böbrek tümörlü vakaların kanında, tümör dokularında ve normal dokularında bazı ağır metallerin seviyeleri değerlendirilmiş, Ergene Nehri yakınında yaşayan böbrek tümörlü bireylerin tümörlü ve normal dokularında (böbrek dokularının yanı sıra) önemli ölçüde yüksek Pb ve Cd seviyelerini gösterilmiştir. Benzer bir başka çalışmada, Ergene Nehri'nde yoğun olarak tespit edilen Pb, Cd, Fe, Cu ve Zn Trakya'daki mesane tümörlü vakaların serumlarında, tümörlü ve normal dokularında analiz edilmiştir. Tüm vakaların serumunda Cd referans değerlere göre anlamlı derecede yüksek bulunmuş ve gruplar arasında fark gözlenmemiştir. Tümör evresi de yükseldiğinde Pb seviyelerinin önemli ölçüde arttığı, tümörlü dokularda Pb ve Cd düzeylerinin referans değerlere göre yüksek olduğu, normal dokularda ise Pb düzeylerinin anlamlı derecede yüksek olduğu belirlenmiştir. “
Prof. Dr. Tokuç, Ergene Havzası’nda endüstriyel kirliliği ortaya koymak için çok sayıda çalışma yapıldığını, ancak bu kirliliğin insan sağlığı üzerindeki etkilerini incelemek için daha ileri çalışmalara gereksinim olduğunu sözlerine ekledi.

Kaynak: Gökmen Yüce