Yerli otomobil konuşulduğu bu dönemde, yaklaşık otuz sene önce yaşadıklarımı anımsıyorum. Anadol marka otomobilleri ineklerin yediğini de konuşmuştuk, gerçek midir hala merak ederim. Aslında ülkemizde çok uzun zamandır otomobil üretiliyor. Neden hala yerli otomobil markamız yok anlamıyorum. Ama bu konu gündemi daha epey meşgul eder.
Farklı gelişmiş ülke gündemlerini takip ederseniz, yapay zekanın nereye gittiğini tartıştıklarını görürsünüz. Yani şunu demeye çalışıyorlar, biz yapay zekalı elektronik aletler icat ediyoruz. Bu yapay zekalar insanlığın sonunu getirir mi? Yapay zekaya sahip aletler, daha gelişmiş aletler oluşturup insanlığa tehdit oluşturur mu? İlk bakışta saçma gibi gelse de, bu yapay zekalı robotların birbiriyle iletişim kurmak için ayrı diller geliştirdiğini sizlere hatırlatmak isterim.
Yerli otomobil üretileceği haberleri ile bu yapay zeka haberlerini karşılaştırırsak, ne düzeyde gelişmiş olduğumuz da ortaya çıkacaktır. Yahu otomobil nedir? Biraz kendimizi aşsak diyorum. Otomobil üretmek altmış yetmiş sene öncesi için bile taze bir gelişme değildi. Gündem oluşturan bu haberleri karşılaştırmak bile beni korkutuyor. Biraz geri mi kaldık acaba?
Tabii ki Süleyman Demirel’in bakış açısıyla bakarsak, “meseleleri mesele etmezseniz ortada mesele kalmaz”. Yerli otomobil üretilmesi mesele midir? Yoksa bilimde geri kalmış olmamız mesele midir? Bilime önem vermememiz mesele midir? Madem Süleyman Demirel’i andık, rahmetlinin “bize plan değil, pilav lazım” sözüne de değinmeden geçmeyelim. Yahu yerli otomobili boşverin de, gerçekten durumumuz plan yapacak durum değil. Eğitimde köklü değişikliğe ihtiyaç var ancak her değişiklik önceki düzeni aratıyor. Sınava haftalar kala sınav sistemleri değiştiriliyor. Böyle bir ortamda bilime nasıl önem verilir? Artık plan değil, netice gerek.
Sonuç olarak yine aynı noktaya varacağım. Ülkemizin biran evvel tartışma ve kutuplaşma ortamından uzaklaşıp, birlik beraberlik ortamına yönelmesi gerekmektedir. Sonu görünmeyen dış ilişkilerdeki tavrımız, önce içsel birlik ortamının sağlanmasına, bilime ve ekonomiye katkı getirecek köklü değişikliklere önem vermemize doğru değiştirilmelidir. Demirel’in bir sözüyle bitireyim, “yağmur yağarken ben ıslanmam diyemeyiz.” Türkiye’nin durumu, tüm halkı ile hepimizin durumudur. Gelecek hepimizi etkileyecektir.